28 Şubat 2021 Pazar

6 Ayvalar Efsanesi veya Kaymaklı Ayva Tatlısına Farklı Bir Bakış

Bir zamanlar bir buzdolabının sebzeliğinde 6 tane ayva vardı. O evde yaşayan kadın kendilerini oradan çıkarıp ayva tatlısı yapsın, sonra da üstlerine kaymak koyup kaymaklı ayva tatlısı haline getirsin diye sessiz bir umutla bekliyorlardı. İşin ucunda orada unutulup giderek sararıp solmak ve sonra çöpe atılmak da vardı. Bunu hiç istemiyorlardı. Onların istediği şey bol şeker içerdikleri için sağlığa zararlı ve şişmanlatıcı olsa bile bir sürü insanın sevdiği bir tatlı haline gelmek ve 6 ayvalar efsanesi gibi bir isimle tarihe yazılmaktı.

























Evde yaşayan kadının onları işe yaramaz haline gelene kadar bekletip çöpe atmak gibi bir niyeti yoktu, para verip almıştı, değerlendirmeyi tercih ederdi. Zaten de o amaçla almıştı. Ama bunu yapacağı zamanı her gün bir sonraki güne erteliyordu. 

Baktı olacak gibi değil, az daha oyalanırsa ayvalar elden gidecek; bir gün bu işe el atmaya karar verdi. Ayvaları bir güzel yıkayarak başladı. Sonra bir süzgece koydu. Bir kabın içine su doldurdu. Hazırladığı ayva dilimlerini koyacağı bu kabın içine limon da sıktı.




Sonra bunların hepsini bir bıçak, ayva çekirdekleri için bir çay tabağı ve kabuklar için de bir poşet ekleyerek salonundaki pencerenin önündeki masaya koydu.  Ayvaları soydu, ikiye böldü ve çekirdeklerini ayırdı. Bunlara tatlının rengini kırmızılaştırmak için ihtiyacı olacaktı. 












Ayvaları soyup dilimleme işi bittiği zaman kadın çok mutlu oldu. Bu işi işi salonda yapmıştı, böylece aynı zamanda televizyonda bir şeyler izleyip sıkılmayacağını düşünmüştü ama yine de biraz sıkılmıştı. Hepsini toparlayıp mutfağa götürdü. 

Bütün ayvaları alacak büyüklükte bir tenceresi olmadığından 12 dilimi 2 tencereye paylaştırdı. Ayrıca toz şeker, 4 - 5 çubuk tarçın ve 3 büyük fincan nar çiçeği kurusu (hibiskus) çayı hazırladı. Bunun malzemesini önceden temin etmişti, kullanılmasa da olurdu ama ayva tatlısına renk vermek istiyordu; şöyle baskın, koyu bir renk. Bu çay bu işe yarayacaktı. Çayı süzmedi, içindeki tanelerin de tencereye girmesi önemli değildi, sonra çıkarabilirdi onları. 


Toplamda 12 Türk kahvesi fincanı toz şeker kullandı, her bir yarım ayva dilimi için 1 fincan. Çayı ve çubuk tarçınları 2 tencereye bölüştürdü. Çayın büyük kısmını içinde daha çok ayva olan tencereye döktü tabii ki. Sonra da tencereleri ateşe koydu. 






Ayvalar yumuşayıp yeterince piştikten sonra ocağı kapattı. Kapatmayıp öylece bıraksaydı bir süre sonra su biter ve ayvalar da yanmaya başlardı, halbuki amacı bu değildi,  kaymaklı ayva tatlısı yapmaktı; mümkünse yanmamış olanından. Sonra ayvaları birkaç kaba bölüştürdü ve üstlerine de tenceredeki şerbetten döktü.





Kadın onları yemek ve bir iki arkadaşına ikram etmek için türlü biçimlere soktu. Kaymak, toz Antep fıstığı ve Hindistan cevizi ile süsledi mesela. Bazılarının üstüne ve etrafına reçel serpiştirdi. 





Buzdolabının en alt bölümünde mahzun mahzun beklemekten sıkılan, yavaştan tatlı haline gelmekten umutlarını kesmeye başlayan ayvalar çok memnun oldular. 6 ayvalar efsanesi diye tarihe geçip geçmeyeceklerini bilemezlerdi ama en azından onlar hakkında bir blog yazısı yazılmış, bu konuda bir adım atılmıştı. Tarih kendilerini fark etmezse o da onun ayıbıydı artık. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder