16 Ekim 2020 Cuma

Salonda Kocaman Bir Kanatlı Böcek Görünce Gelen Yatma İsteği



Hemen bilgisayarı, ardından da ışığı kapatıp salonu terk etmeme yol açan güçlü bir istek. Aslında saat geç olmuştu, uykum da gelmişti ama biraz daha oturmayı düşünüyordum. Fakat salonda kocaman bir kanatlı böcek görünce yatma isteği daha ağır bastı.
























Tam tepemde değil de az daha ötede, deminden beri vızır vızır dolanıyor zaten ama bu sefer tavana yapışmış. Ne zamandır yan yan izlemişim, tavanda görünce de yandan baktım, çekine çekine; göz göze geliriz de arkadaşlık etmek istiyorum falan zanneder, iyice yakınıma gelir, neme lazım. Baya büyük bir şey, rengi de koyu, ıykk! Kelebek mi acaba? Fakat kelebek daha sempatik ve romantik bir canlıdır, salonumda vız vız dolandığı zaman ondan da kıllanırım ama biraz daha az. Kelebekse de fil kelebeği falan olmalı ama yok, başka bir şey bu, daha büyük ve sevimsiz. 



Yatak odasına gittim, belki yıllardır ilk defa kapısını kapattım, ya biraz da orada uçuşmak isterse? Hayır, bu evin kiracısı benim, her santimetre karesinin kirasını ben veriyorum, salon da, yatak odası da, mutfak da, banyo da temelde ev sahibine ait olmakla beraber bana kiralanmış, belirsiz bir süre için benim çöplüğüm burası fakat böcekteki "Buralar aslında benim" havası benim ev sahibinde yok. Uzun yıllara dayanan bir hukukumuz var, her zaman nazik davranmıştır, böyle gelip salonumu işgal edecek de, tavana yapışıp "Mekanın sahibi geldi" havaları atacak da, hiç görmedim öyle bir tavır. Deli olmak işten değil!

Yatağa girdim, kapı her zaman açık olur, şimdi kapatmışım ya, odada hava kalmadı gibi geliyor, sinir oldum. Tuvalete gidicem, yatağa girmeden gidecektim aslında da kendimi hemencik yatak odasına atmanın derdine düştüğümden gidememişim, bir şeyler düşüneyim de uyku çabuk çöksün üstüme, tuvalet ihtiyacını bastırsın istiyorum, tam tersine tuvalet ihtiyacı uykuya dalmama engel oluyor. 



Biraz mutlu olmak için böceğin yatak odasının kapısında, içeriye girmek için dört döndüğünü hayal ettim. Duymuyorum ama kendi dilinde bana yalvarıyor, "Tabii canım, elbette burası senin" falan diyor, "Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama bir de şu odayı göreyim, n'olur, sonra hemen gidicem." Yer miyim, açmıyorum kapıyı tabii. Salonda camlar açık, çıkıp biraz hava alsan ya!

Kapının altından girebilir mi diye düşününce biraz daha büzüştüm, yorganı iyice üstüme çektim, hava soğuk değil, kapı kapalı, yorgan sıkıyor, "Ben küskünüm feleğe, düştüm bitmez çileye" falan diycem abartı olacak ama ben de kendime göre bir sıkıntı çekiyorum yani.

Böyle böyle 15 - 20 dakika geçti herhalde. Oda da basıyor bir yandan. Baktım olacak gibi değil, bir cesaret yataktan çıkıp banyoya gittim, geldim, kapıyı da açık bırakıp yattım. Salonda kocaman bir kanatlı böcek olduğunu düşünmemek için de telefondan beni oyalayacak bir şeyler açtım. Çok geçmeden dalmışım çok şükür.



Uyandım, yorganı zarifçe üstümden ittim, o anda yatakla duvar arasındaki boşluktan bir "pırpırpır " sesi geldi sanki. Gelmemiş de olabilir, başka bir şeyin sesi de olabilir ama ya oysa? Yataktan nazlı nazlı kalkmaktan anında vazgeçtim, gece salondan nasıl hızla çıktıysam sabah da yatak odasını o şekilde terk ettim. Ceylan gibi sekerim böyle durumlarda, Allah nazardan saklasın.

Salondayım şimdi, bir iki minicik sinek gibi şey uçuşuyor ama kocaman bir kanatlı böcek falan yok, mutluyum. O tipler daha çok geceleri gelir zaten veya bana öyle denk geliyor. Bir ara markete gidip bir iki çeşit böcek ilacı almak niyetindeyim.

Böyle işte...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder