Günlerden bir gün yastık kılıfımın üstünde bir yeşil böcek gördükten sonra mırıldanmayı adet haline getirdiğim nakarat. Sözler güzel bir türküden apartmadır, Yeşil Ördek Gibi Daldım Göllere türküsünden.
Türküyü değiştirmek lazımdı, evlerde böcek sorunu olur bildiğiniz gibi, ördek sorunu olmaz. Yaşadığım çeşitli evlerde türlü çeşitli sinek ve böceklerle muhatap oldum ama hiçbir zaman ördek görmedim, gören kimseyi de tanımıyorum. Aslında, düşününce, değişik bir durum olurdu o da, insana farklı bir hava verirdi. Birileri mutfaklarında karınca, yatak odalarında kalorifer böceği görmekten söz ediyorlar, sorun ileri boyutlardaysa böcek ilaçlama şirketlerini araştırıyorlar, sen onlara "Bildiğiniz iyi bir ördek ilaçlama şirketi var mı?" diyorsun. Neyse, konu bu değil, saptım yine.
Ne diyordum, bir akşam, uykum gelmiş, yatıcam, kafamı koymadan önce yastığımı şöyle bir düzeltmek istedim herhalde, yeşil böceği de o anda gördüm. Minicik veya büyük bir şey değildi, orta boyluydu. Epeyce zaman geçti bunun üstünden ama yeşil veya yeşilimsi bir rengi olduğunu gayet iyi hatırlıyorum. Bir de tüylerimin diken diken olduğunu, böceklerin böyle bir etkisi vardır çoğumuzda.
Gayet yavaş hareket eden bir haşereye benziyordu kendisi, yastığın bir ucundan bir ucuna gitmesi 2 saat kadar sürecekmiş gibiydi. Ama ben onun bir uçtan ötekine gitmesini, oradan yere inip odayı terk etmesini, holü ve girişi aşıp evden çıkmasını falan bekleyemezdim tabii. Kaldı ki evi beğenip odalardan birine yerleşmeyi ve çocuklarını orada doğurmayı da tercih edebilirdi. Çoktan yerleşmiş bile olabilirdi hatta.
Bunları o anda düşünmedim, evde böcek görünce düşünebildiğim tek şey kendisinden kurtulmaktır. Bu tip düşünceler, türkü sözlerini durumuma uyarlamalar falan daha sonra oluyor, bazıları da konuyu yazarken aklıma geliyor. O anda ne yaptım, pencereyi açtım, yastığı böceğe en uzak olan yerinden dikkatle tuttum ve açık pencerenin kenarına pat pat vurdum. Böcek de boşluğa doğru gitti herhalde.
Sonra da yattım tabii, uyku ihtiyacından ölüyordum. Fakat sandığım gibi kafayı yastığa koyduğum gibi dalmadım, çünkü yeşil böcek aklımdan çıkmıyordu. Başımı çevirdiğim için hafif bir ses çıkıyordu, ben onu saçlarımı taramaya niyetlenen böceğin ayak sesleri sanıyordum. Biri bu hayvana yıkama süreci dışında saçlarımı taramadığımı söylemeliydi, dalgalı oldukları için tarayınca kabarıp biçimsiz oluyorlardı.
Az sonra ayak ucumdan bir ses geliyordu, daha doğrusu bana ayak ucumdan bir ses geliyormuş gibi geliyordu, ben yeşil böceğin kocasının, veya karısı da olabilir, camdan silkelenen eşinin öcünü almak için sinsi adımlarla bana doğru süründüğünü kurmaya başlıyordum. O geçiyordu, böcekle ilgili başka bir şey kuruyordum.
Bu böyle ne kadar sürdü bilmiyorum ama çok uzun değil, belki de 10 dakika falan. Beynim vızır vızır çalışıyor, bu çalışmalar sırasında yeşil veya yeşilimsi böcek odanın, evin her tarafında geziyor, mutfağımda kendine yemek yapıyor, balkonumdan dışarıya bakıyor, banyomda yüzüne nemlendirici sürüyordu.
Bunları öyle büyük bir korkuyla düşünmüyordum aslında, hatta biraz eğleniyordum bile, neticede kurgularımın kurgu olduğunun farkındaydım ama uyumak istiyordum, böyle böcekli senaryolar üretip durmak değil.
Yaptığım birkaç denemeden biri başarılı oldu sonunda ve başka bir şey düşünmeyi başardım. Ondan sonra da 3 - 5 dakkada daldım herhalde. Fakat böceği ara ara yine düşündüm ve o sıralarda arada bir "Yeşil böcek gibi daldım göllere" diye mırıldanarak gezdim evde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder