O sırada bir yandan İstanbullu Gelin dizisini izliyor, bir yandan halhal yapıyordum. Birdenbire bir "Vızzz!" sesi geldi bir yerden. Hayatımda öyle bir vızıldama duymadım ben. Tatlı bir sinek vızıldaması olur ya, onunla alakası yoktu. O standart vızıldama da tatlı bir şey değildir aslında da, ben bu kükremeye benzeyen vızıldamayı duyduktan bir süre sonra öyle düşündüm. O siyah, büyük ve vızıldak şey avizenin çevresinde turlarken bir an donup kaldım. Sonra kalktım, hızlı hareketlerle camı açtım, küllüğü mutfağa götürmek üzere kaptım, kapının yanındaki düğmeyi kapatıp ortamı kararttım ve salonu terk ettim.
Normalde yapmadığım bir şeyi yaparak yatak odamın kapısını da kapattım. Bu şeyin karanlıkta gezineceğini pek sanmıyordum, ışığa sempatisi var gibiydi, avizenin etrafında, sanki avize hoş bir genç kızmış da kendisi kızın dikkatini çekmeye çalışan genç bir erkekmiş gibi dönüp durmuştu ama neme lazım, burada sıkılır, kızdan yüz bulamaz, bakiim burada başka neler var diye salondan çıkıp evi keşfetmeye çıkar falan. Kafamı yastığa koyunca bir süre sinekten başka bir şey düşünemedim, çünkü bütün beyin gücümü sineği düşünmemek için harekete geçirmiştim. O kadar baskı ters tepiyor bazen, beynin senin yönlendirdiğin şekilde davranmaya isyan ediyor sanki. Sonra başka bir şeyler düşünmeye çalıştım, derken dalmışım. Fosur fosur da uyudum.
Sabah salona girerken gerilim içindeydim. Sineğin açtığım pencereden çıkıp gitmiş olmasını umuyordum ama öyle olmayabilirdi de. Hava henüz aydınlanmamıştı, karanlık salondan çıt çıkmıyordu. Işığı yaktım ve az ileride yayılı olan açık renkli halının üstündeki büyük, siyah şeyi fark ettim. Hafifçe hareket ediyordu. Hemen gidip içeriden geçenlerde almış olduğum böcek köpüğünü kaptım. Niyetim kendisini halının üstündeki şeyin üstüne acımasızca sıkmaktı ama o şey o arada havalanmış ve avizenin çevresinde, akşamki kadar neşeyle değilse bile, dönmeye başlamıştı. Biraz daha halsiz gibiydi gerçekten, uykusunu mu alamamıştı, neyse artık. Köpüğü yukarıya yukarıya sıkmaya başladım. Etki yapmıştı ama ani ve öldürücü bir etki değildi bu. Arkadaş yavaşladı, yavaşladı ve yavaşça bana doğru yöneldi. Köpüğü bir parti daha, gözüne gözüne olduğunu umduğum bir şekilde sıktım ve ışığı kapattım. Sonra da ışığı açmadan içeri girip, veya koşup da olabilir, hatırlamıyorum, camı kapattım. Bir kahve yapıp yatak odamda oturdum, kitap okudum.
Saat 8'i geçmişti ve hava ancak aydınlanıyordu. Salon girişin hemen karşısındaydı, girişin ışığını yakarak masanın üstündeki bilgisayarımı açtım. Salonun ışığını yakarsam sineğin, veya neyse işte, yeniden ortaya çıkacağından korkuyordum. Bilgisayarın ve girişin ışığı akşam başladığım müşteri yazısına devam etmem için yeterliydi. Biraz yazdım. Salonda yalnız gibiydim ama tedirgindim yine de.
Sonra bu olay hakkında yazasım geldi,o yazıyı bırakıp bu yazıya başladım. Hatta bitirdim, bir sinek görseli ekleyip yayınlıycam. Saat 08.53, salon artık baya aydınlık. Ve çıt çıkmıyor. Bu yüzden buralarda bir yerde bir sinek cesedi olduğunu düşünüyorum. Veya bir köşede oturmuş akşam olup havanın kararmasını ve benim ışığı açmamı bekliyor olabilir mi ki? Işığı yaktığım zaman yine avizenin çevresinde dans etmeye mi başlayacak? Belki de daha sonra bir şekilde intikamını almak için güç topluyor. Bu ihtimale karşı benim de güç toplamam lazım ama aksi gibi sanki nezle olmak üzereyim. Boğazıma bir yumru oturmuş gibi hissediyorum ve hiç halim yok. ='(
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder