Genellikle karanlık, sıkıntılı geçmişi yüzünden kırık olan kalbi sevgi ve samimiyet hissetmekten acizdir. Bir zamanlar aşka düşmüş veya birine güvenmiş olabilir, ancak ihanete uğramış ya da başarısız olmuştur ve yaşadığı bu şeyler onda iyileşmesi mümkün olmayan yara izleri bırakmıştır.
Baştan çıkarma becerileri inanılmaz derecededir, yatakta çok iyidir ama sadece vücudunu verir, kalbini asla teslim etmez. İnsanoğlundan ümidini tamamen kesmiştir, mutlu sonlara inanmaz. Zor yoldan öğrenmiştir, karanlık geçmişi ona çok iyi öğretmiştir - aynı hatayı asla iki kere yapmaz.
Bir kadın femme fatale olarak ün kazanmışsa onun cinsel olarak çok çekici olduğu ve büyük ihtimalle cazibesine kapılan herkesin hayatında sorunlar oluşmasına yol açacağı düşünülür.
Femme fatale'ler sinema dünyasında en çok 1940'ların ve 50'lerin Film noir (Kara film) tarzındaki yapımlarında görülür. Bunlar savaş sonrası dönemdeki ulusal endişelerin de etkisiyle üretilen karanlık ve gölgeli suç filmleridir.
Bununla birlikte, aykırı davranışları olan şuh "Kötü kız" karakterleri orijinal film noir döneminden daha önce ortaya çıkmıştır. 1920'lerin "Flapper kadını" olarak anılan kadınları femme fatale kavramını kaçınılmaz olarak etkilemiştir.
Flapper'lar hem moda dünyasında, hem de kadınların o zamanlarda kabul gören güzellik algısında ve sosyal hayatında küçük çaplı bir devrim sayılabilecek değişiklikler yaratmışlardı.
Femme fatale flapper'ların asi ve cesur özerklik ve sefahat eğilimlerini kötü ruhlu ve şuh bir kadının çevresindekiler üzerindeki neredeyse doğaüstü görünen gücüyle birleştirir. Ellerini kirletmekten korkmaz, hatta bunu yaparken eğlenir, ancak, aynı zamanda bu dünyada güç elde etmek için aldatmaya ve suça başvurması gerektiği gerçeğinin verdiği öfke ve üzüntü duyguları içindedir.
Genellikle vücuduna oturan siyah bir elbise giymiş olarak ortaya çıkar, bir yandan gergin bir şekilde sigarasını tüttürür, diğer yandan sevgilisine sürekli olarak bir silahı işaret eder.
The Maltese Falcon (Malta Şahini) filminde Mary Astor tarafından canlandırılan Brigid O'Shaughnessy karakteri karmaşık kişiliği ve yavaş yavaş ortaya çıkan motivasyonlarıyla tipik bir femme fatale örneğidir. Dedektif Sam Spade'in ofisine girdiğinde kız kardeşiyle ilgili endişeleri olan masum bir kadın gibi görünür. Ancak, zaman içinde anlattığı hikayedeki yalanlar ortaya çıkmaya başlar.
Out of the Past (Maziden Gelen) filmindeki Kathie Moffat ve Double Intemnity (Çifte Tazminat) filmindeki Phyllis Dietrichson karakterleri de sinema tarihinin en iyi femme fatale karakterleri arasında yer alır.
Femme fatale'ler asla tamamen ortadan kalkmadılar ama zaman içinde farklılaştılar. 60'lı yıllarda ve daha sonrasında, özellikle 80'lerde çekilen, film noir'lerin güncellenmiş hali diyebileceğimiz yapımlarda erotizm ve şiddet unsurları daha ön plana çıkarılınca tipik femme fatale karakterinin içi de biraz boşaldı.
80'lerin yeni kara film yapımcıları, karakterlerinin psikolojik hasarlarını keşfetmekten ya da eski estetik gelenekleri yeniden canlandırmaktan çok, şiddete ve cinselliğe odaklandılar.
40'ların ve 50'lerin şuh, derin, ölümcül kadınları duygu dünyalarını yansıtan gölgeli şehirlerin sokaklarında ve havasız ofislerde gezinirlerdi. Erotik gerilim filmlerinin kadınları ise altı inçlik stilettoları ile güzelce döşenmiş dairelerde ve parlak kurumsal ortamlarda boy gösterirken görünüşte stil sahibidirler - fakat orijinal femme fatale ruhunu ifade etmezler.
Bu dönemin Gone Girl (2014), Atomic Blonde (2017) ve Red Sparrow (2018) gibi casus - gerilim filmleri, kişisel çıkarları ve kazançları için acımasız şiddet eylemleri veya ustalıklı baştan çıkarma oyunları yapan kadınlarını tasvir etmekten keyif alıyor.
Bu karakterler öncüllerinin soğukkanlı stiline, manipülasyon becerisine ve zekasına sahip olmakla beraber, orijinal noir kahramanlarının ruhsal karmaşıklığından yoksundurlar. 2010'ların filmleri, özgün femme fatale'in zengin duygusal dünyasına nadiren girerler.
Film teorisyenleri ve gazeteciler, The Maltese Falcon ve Out of the Past gibi orijinal film noir örneklerinin ortaya çıkmasından bu yana femme fatale'in baştan çıkarıcı ve gizemli gücü üzerinde düşünüyorlar. O yıkıcı bir feminist mi, yoksa erkeklerin kadın cinselliğiyle ilgili kuşkularına bir cevap mı? Ondan nefret etmeyi mi seviyoruz, yoksa onu sevmekten nefret mi ediyoruz? Varlığının anlamı tamamen ve sadece erkeklerin hayranlığını toplamak üzerine mi kurulu, yoksa mesele bundan daha mı karışık?
Bu sorulardan hiç birinin kesin, tartışılmaz bir cevabı olmasa da güzel, açgözlü ve ölümcül kadın arketipinin yakın bir zamanda ortadan kalkması olası görünmüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder