1 Ekim 2018 Pazartesi

2018 Eylül Ayında Saklıkent Kanyonu


Çok güzeldi 2018 Eylül'ünde Saklıkent Kanyonu; şahaneydi. Böyle, nasıl diyeyim, insanın nefesini açıyor, enerjisini yükseltiyordu.


















Coşkusunu arttırıyordu, belki coşkun akan suları yüzünden, belki kalabalıktan gelen heyecanlı, keyifli, hayret dolu sesler ve küçük çığlıklar yüzünden, ne bileyim. 


Bizim şansımıza mı, hava koşulları yüzünden mi onu da bilmiyorum, zor bir gününde değildi. Biz uzun bir yürüyüş yapmadık bu arada, kayaların arasındaki mesafenin epeyce azalıp gökyüzünün artık çok az görünmeye başladığı noktadan geri döndük ki o zamana kadar gayet rahat ve hafif bir şekilde devam eden yürüyüş buradan sonra zorlaşıyormuş. Devam ederseniz bir yükseltiyi geçiyor ve onun ardındaki şelaleyle karşılaşıyormuşsunuz.




Kanyona girmeden önce deniz ayakkabısı aldık, hemen dışında satıyor veya kiralıyorlar. Yanıma fazla bir şey almamaya çalıştım ama cep telefonum, sigaram, çakmağım, kağıt mendillerim yanımdaydı, ve biraz da para. Hepsini poşetlere sarıp sırt çantama koydum, çantayı da sırtıma mümkün olan en yüksek pozisyonda yerleştirdim. Buzz gibi...ama nasıl şahane, nasıl cana can katan bir buz gibilik anlatamam; suların içine düşseydik hoş olmazdı tabii ama dikkatle, yavaşça yürüdük ve bir tehlike falan da atlatmadık. Ama cidden kaymamaya dikkat etmek gerekiyor. Su bazı yerlerde bileğimizde idi ama sağa sola yürüyünce yer yer dizlerimizin üstüne çıkıyordu. Ayaklar üşüyor mu, önce bir üşüyor tabii, hatta, üşümek ne kelime, donuyor. Fakat kısa bir süre suda kalınca buna alışıyor ve hoşlanmaya başlıyorsunuz. Kan mı daha hızı akmaya başlıyor damarlarda acaba, insana bir neşe geliyor. 




Kanyona kayalıklara asılmış bir köprüden geçerek giriliyor. Bu sırada aşağıdan gürül gürül sular akıyor. Köprüden geçip azıcık ilerleyince de o sularla burun buruna geliyorsunuz. Kıyıdaki taşlara, küçük kayalara basa basa suya yaklaşıyor ve dikkatle içine dalıyorsunuz. Ondan sonra işte, her adıma dikkat etmek lazım. Düşmeden yürüyebilirseniz şahane bir duygu veriyor. Heyecan içinde 3 adım o yana, 5 adım bu yana gitmeye başlıyorsunuz. Kanyon, havasıyla insanı içine çekiyor sanki. Sokakta yürümek, AVM'de vitrin bakmak gibi değil, bu bambaşka bir keyif. 


Kanyonda yürümek için önce suda o yöne doğru yürümeniz gerekiyor. Araya kalın, sağlam ipler gerilmiş. İpi bazen tuttuk, bazen bıraktık ama hep yanında durduk. Karşı tarafa sorunsuzca geçtik. Güzelim Fethiye Saklıkent Kanyonu burada başlıyordu işte. Artık küçük bir derenin kıyısından veya içinden yürüyorduk. Ben, buldukça, içinden yürümeyi tercih ettim. Sulara basmak hoşuma gitti. 


Bundan sonrası çok sakin ve rahat bir yürüyüştü. Çok zevkliydi. 40 - 50 dakika yürüdük sanırım, 1 saat sürmemiştir gibi geliyor şimdi. Farklı bir atmosfer, etrafınızda yürüyen insanlar, dağlar, kayalar, suyun açtığı yarıklar; zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Buraya girerken tepenizde koca bir gökyüzü var, yürüdükçe onu daha az görmeye başlıyorsunuz. Etkileniyorsunuz, etkilenmemek mümkün değil.















Satırlarıma "İyi ki gitmişiz, iyi ki görmüşüz." diyerek son verirken, ziyaretiniz için teşekkür ederim.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder